3 Eylül 2009 Perşembe

Meddahlık Türkiye`de hoşgörünün en güzel örneği

Meddahlık geleneğinin son temsilcilerinden hem meddah hem de tiyatrocu olan Erol Günaydın, med-dahlığın basit bir tiyatro oyunu olmadığını söylüyor. Günaydın, meddahların nasihat diliyle hikâyeler an-lattığını, hikâyelerdeki Yahudi, Laz, Kürt, Arnavut tip

`Edeyim meclise bir kısa beyan. Bu kıssadan hisse alan ârif ola. Ve sonunda da ne kadar sürçü lisan edersek af ola. Baki kalan bu kubbede hoş bir seda. Hak dostum hak.` diyerek başlanan ve seyirciye doyumsuz anlar yaşatan meddahlık, geçmişte Ramazan eğlencelerinin başını çekiyordu. Şimdi birkaç belediyenin düzenlediği etkinliklerin içinde yer almaktan öteye gidemeyen meddahlık, tarihteki şaşaalı dönemini özlüyor. Kavuklu Hamdi`den İsmail Dümbüllü`lere kadar süren meddahlık geleneğinin son temsilcilerinden hem meddah hem de tiyatro sanatçısı olan 79 yaşındaki Erol Günaydın, ilerlemiş yaşına ve sağlık sorunlarına rağmen gençlere meddahlığı ve eski Ramazanları anlatmaya çalışıyor. Meddahlığın sadece basit bir tiyatro oyunu olmadığını vurgulayan Günaydın, sahneye çıkan meddahların nasihat diliyle hikâyeler ve ibretlik olaylar anlattıklarını söylüyor. Hikâye ve öykülerde Yahudi, Laz, Kürt, Arnavut ve Ermenilerin taklitlerinin yapıldığını belirten sanatçı, `Fakat izleyiciler arasında bu insanlar da olmasına rağmen hiç kimse kızmaz, hatta katıla katıla gülerdi. Herkesin kendine güveni ve müthiş bir hoşgörüsü vardı. Zaten bizim dinimiz de birbirini sevmeyi ve hoşgörüyü emrediyor.` şeklinde konuşuyor. Hoşgörünün, Türk insanının genlerinde bulunduğunu vurgulayan Günaydın, sadece bu güzellikleri hatırlamaya ihtiyacımız olduğunu anlatıyor.

Eskı Ramazanlar, komşuluk demektı

`Ah nerde o eski Ramazanlar, demek istemiyorum. Ama gerçekten geçmişte Ramazanlar çok farklıydı. Eski Ramazanlar, komşuluğun, dostluğun ayı demekti.` ifadelerini kullanan Erol Günaydın, bu ayda komşuluğun zirveye çıktığını söylüyor. Şimdi oturduğu apartmanda kapıcının dışında hiç kimseyi tanımadığını belirten Günaydın, komşuyu, akrabayı düşünüp yücelten güzel değerlerin devam ettirilmesi gerektiğini vurguluyor. Sokakta insanların birbirine selam vermeden yürümesinin kendini çok üzdüğünü bildiren Günaydın, kişilerin birbirinden Allah selamını esirgememesi gerektiğini bildiriyor. Ramazan ayında herkesin çevresine yardım ettiğini, bu nedenle sıcak ilişkilerin kurulmasına zemin oluşturulduğunu aktaran sanatçı, `Eskiden zenginler iftarda bugünkülerin aksine sofralarında kendisi gibi hali vakti yerinde olan insanları değil, fakirleri ağırlardı. Yedirir içirir, giderken de yanına yol parasını koyar öyle yollardı.` diye konuşuyor. Teravihten sonra komşuların birbirine giderek eğlenceler yapıldığını aktaran Günaydın, anılarını şöyle anlatıyor: `Gidebilenler Direklerarası`nda orta oyunu ve meddah izlerdi. Evlerinde kalanlar ise birbirlerine tekerlemeler ve hikâyeler anlatırlardı. Muhabbetler, sahura kadar sürerdi. Ramazan, kendi kültürünü de alışkanlıklarını da beraberinde getirirdi. Çok güzel vakit geçirilir, Ramazan bütün güzelliğiyle idrak edilirdi.` Yeni nesil tarafından bu gelenek ve göreneklerin bilinmemesinden yakınan sanatçı, yaşadığı sürece bu güzellikleri gençlere aktaracağını kaydediyor.

Stand-up değil meddahlık

Stand-up`a meddahlık denilmesini eleştiren Erol Günaydın, `Bizde bu gösterinin tarihi çok eskilere dayanıyor. Şimdi yeni neslin adını değiştirerek stand-up demesine çok kızıyorum.` ifadelerini kullanıyor. Türkiye`de politik mizahın olmamasını da eleştiren sanatçı, hoşgörü eksikliğinin buna da yansıdığını söylüyor. `Türkiye`de mizahçı yok, komedyen var.` diyen Günaydın, hakaret etmeden de mizah yapmanın mümkün olduğunu anlatıyor. Gençlerin televizyon ve bilgisayar dışında hiçbir şeyle ilgilenmediğini vurgulayan Günaydın, teknolojinin, hayal dünyasına set çektiğini belirtiyor.

Devlet tiyatrolarına rakip geliyor

Devlet tiyatrolarına oyuncu yetiştiren Ankara Üniversitesi kendi tiyatrosunu kurmak için harekete geçti.

Tiyatrolara oyuncu yetiştiren, bu alanda bilimsel çalışmalara imza atan Ankara Üniversitesi kendi tiyatrosunu kurmak için çalışmaya başladı. ANkara Üniversitesi Tiyatro Bölümü öncülüğünde yıllık programı olan, seyircinni bilet alıp gittiği bir tiyatro kurulacak.

Ankara Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Cemal Taluğ, Ankara`ya bir tiyatro kazandırmak istediklerini söyledi. Eğitim ve araştırma yapılan bir tiyatro bölümünün olduğunu ve bugüne kadar bu sanat dalına bölümün çok büyük katkıları olduğunu anlatan Taluğ, `Biz yeni olarak bu bölümün önderliğinde düzenli bir tiyatro yapacağız. Yıllık programı, salonu olan, seyircinin bilet alıp gideceği bir tiyatro kuracağız` dedi.

Ankara Üniversitesi`nin Başkent`teki kültür-sanat çalışmalarına katkısı bununla sınırlı değil. Üniversite ayrıca yerleşkesinde büyük bir kültür merkezi açacak. İçinde sergilerin açılacağı büyük galerilerin olduğu, müzelerin bulunduğu merkez halka açık bir çağdaş sanatlar merkezi olarak hizmet verecek.

Bursa Şehir Tiyatrosu dağ ilçelerinde sahne alıyor

Bursa Şehir Tiyatrosu, `Her Yer Tiyatro, Her Yerde Tiyatro` projesi kapsamında `Leyla ile Mecnun` oyununu dağ ilçelerinde de sahneliyor. Bursa`nın geri kalmış bölgesi olarak bilinen dağ ilçelerinde sahne alan sanatçılar vatandaşın yoğun ilgisiyle karşılaştı.

Bursa Şehir Tiyatrosu, `Leyla ile Mecnun` oyunuyla Keles`te sahne aldı. Keles Belediyesi`nin daveti ile ilçede sahnelenen `Leyla ile Mecnun` adlı Karagöz metninden hareketle ortaoyunu kalıplarına sadık kalınarak sahneye uyarlanan oyun; kostümlerinden müziğine ve 60`lı yılların Türk sinemasına yaptığı göndermelerle Keles halkının kahkaya boğdu. Sahnelendiği her yerde yoğun ilgi gören, yaz boyunca 35 farklı mekanda 35 oyunla 10 bin izleyiciye ulaşan Şehir Tiyatrosu sanatçıları, vatandaşlar tarafından alkışlarla ödüllendirildi.

Öte yandan, tiyatro sanatını şehrin her köşesine taşıyan Şehir Tiyatrosu, yeni sezon için de çalışmalarına başladı.

KÜLTÜR VE TURİZM BAKANLIĞI`NDA İKİ MÜDÜRLÜK KALDIRILDI

ANKARA (ANKA)- Kültür ve Turizm Bakanlığının taşra teşkilatı olarak Ankara`da yer alan Devlet Geleneksel Türk Tiyatrosu Topluluğu ile Devlet Halk Ozanları Topluluğu müdürlükleri kaldırıldı.

Söz konusu müdürlüklerin kaldırılmasına ilişkin Bakanlar Kurulu kararı Resmi Gazete`nin bugünkü sayısında yayımlanarak yürürlüğe girdi. (ANKA)

Aslında her şeyi kızım için yapıyorum

Başarılı oyuncu Emre Kınay, atv`de Berna Laçin`in sunduğu `Mutluluğa Açılan Sofralar` programına kızı Duru`yla konuk oldu. Kızının adını verdiği `Duru` isimli tiyatronun sahibi olan Kınay, hiçbir zaman...

Başarılı oyuncu Emre Kınay, atv`de Berna Laçin`in sunduğu `Mutluluğa Açılan Sofralar` programına kızı Duru`yla konuk oldu. Kızının adını verdiği `Duru` isimli tiyatronun sahibi olan Kınay, hiçbir zaman tiyatrodan kopamayacağını söyledi. Tiyatrodan koparsa televizyona da çalışamayacağını belirten başarılı oyuncu, aslında her şeyi kızı Duru için yaptığını da sözlerine ekledi. (Televizyon Gazetesi)

Devlet Tiyatroları`ında Kürtçe anlatım

Diyarbakır Devlet Tiyatrosunun(DDT) yeni sezonu Orhan Asena`nın yazdığı ``Ölümü Yaşamak`` adlı oyunla açacak. Bu oyunla, Devlet Tiyatrolarında ilk kez bir oyunda Kürtçe küçük bir anlatıma yer verilecek. Kan davasının ele alındığı ``Ölümü Yaşamak`` oyunda, oyunun temasına katkı sağlayan ``dengbejlik`` (yöresel kültürde enstrümansız destansı anlatım) geleneğinden bir örnek sunulacak.

Oyunun yönetmeni, Ankara DT rejisörlerinden Tamer Levent, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Orhan Asena`nın ``Ölümü Yaşamak``ın çok güzel bir oyun olduğunu belirterek, Diyarbakırlı olan Asena ile 1993-95 yılları arasında DT Genel Müdürlüğü görevi sırasında beraber çalıştıklarını söyledi.

Asena`nın bir oyununu hem de onun kentinde sahneye koymaktan dolayı çok mutlu olduğunu, oyunda kan davasının gereksizliğini önemli bir iç çatışma şeklinde anlatıldığını belirten Levent, şöyle konuştu:

``Ailenin ve toplumun bir kesiminin kan davasını namus gibi görmesine karşın, ailenin diğer bireylerinin de kan davasının saçmalığını ifade ettiği ve onların bir gelenekçi kesimle bir akılcı kesimin çatışması üzerine kurulmuş bir oyun. Bu çatışmada hep gelenek ön plana çıkıyormuş gibi oluyor. Ama bu kan davası nereden çıktı, niçin yapılıyor, insanın ölmesi bu kadar mı ucuz bir şey, bu kadar mı gerekli? Cinayetin adı töre olabilir mi? Töre, geleneğin başka türlü söylenmiş hali gibi geliyor bize. Gelenek deyince benim aklıma bulgur pilavı, düğün töreni, yenilen yemekler filan geliyor. Cinayette mi töre yani? Böyle saçma bir şey olamayacağını bildiğim ve düşündüğüm için bu oyunu Diyarbakır`da sahnelemeye karar verdim. Ancak bir ara kan davası artık biraz önemini yitirmiş derken, 2-3 ay önce Mardin`de Bilge köyündeki olay oldu. Ben kan davası üzerine bir oyun koymak, Türkiye için artık gerekli olmayabilir diye düşünürken Mardin olayları olunca fikrimi de değiştirdim ve bu oyunu bana gelen teklif üzerine yapmaya karar verdim.``

-``OZAN KÜLTÜRÜNÜ KENDİ DİLİNDE KULLANIYORUZ``-

Daha önce Ankara`da ``My Fair Layd`` oyununu oynadığını, bu çok önemli İngiliz yazarının oyununun müzik, ve söz yazarlarının da İngiliz olduğunu, oyunun bazı yerlerinde İngilizce sözlerin yer aldığını anlatan levent, provalarına devam ettiği ``Ölümü Yaşamak`` oyununun da bölgede geçtiğini kaydetti.

Levent, oyun yörede geçerken orada dengbej geleneğinden örnek verildiğini ifade ederek şöyle devam etti:

``Dengbejlerin bir olayı anlatmasından çok etkileniyorum. Dengbejler tarihi, aşkı, kan davası gibi olayları anlatıyorlar. Burada da bir ozan kültürü var ve yaşıyor. Bu kültürü bizim Türkçe`ye çevirip yapmamız pek hoş olamayacak, gırtlağa uymayacak bir kere. Dolayısıyla bu ozan kültürünü kendi dilinde kullanıyoruz.

Devlet Tiyatroları bünyesinde Diyarbakır DT`de ilk kez oyunda bir Kürtçe anlatım olacak. Oyuna güzel bir boyut kazandırıyor. Titizlikle üzerinde durmak istiyorum. Bu kan davasını kim sürdürüyorsa onlara gönderme yapacağız.

DT`nin 60. kuruluş yıl dönümü nedeniyle 60 yeni oyunla perdeleri açılıyor. Asena`nın bu oyunu da 60 oyundan birisi. Bu oyun daha önce sadece Diyarbakır Şehir Tiyatrosunda oynanmış. Çok hoşuma giden bir şey var. O dönem oyunun rejisini yapan bir arkadaşımızın eşi de konuk müzisyen olarak bizim oyunumuzdaki kadın dengbeji canlandıracak.

Oyunu Diyarbakır`da sahneye koymamız doğru bir seçim. Yöre insanının hikayesini anlatan bu oyuna, yörenin sesini, soluğunu, dilini ve kültürünü yansıtmış oluyoruz. Bu bakımdan benim için çok değer taşıyor. Eğer bir ilkse de tamam bir ilk çalışma olsun. Ve insanlar da bunların sevgi, barış içinde olabileceğini görsünler.``

Diyarbakır`ın bir kültür kenti, seyircisinin de özel olduğunu anlatan Levent, Diyarbakır`da yaşayanlardın büyük bir bölümünün çok kültürlü olduğunu düşündüğünü, tiyatroya ne kadar meraklı olduklarını, çevresindekileri de tiyatroya meraklandırdıklarını gördüğünü belirtti.

DDT Müdürü Orkun Gülşen de, oyuna ilişkin ``sanatsal olarak oyunun temasına katkı sağlayacağından oyunda dengbejlik geleneğinden küçük bir örnek seslendirilecek`` dedi.

Diyarbakır Devlet Tiyatrosu, Ebru Nil Aydın, Filiz Kılıç, Pınar Gün, Şıvan Binici, Yurdaer Okur, Ali Çelik, Uğur Çınar`ın rol aldığı, dekoru Hakan Dündar`a, kostümü Sevgi Türkay`a ışığı ise İzzettin Biçer`e ait ``Ölümü Yaşamak`` adlı oyunla 1 Ekimde tiyatroseverlerle buluşacak.

Zirve100 Toplist